Özlem Doğan - Milat Gazetesi
Osmanlı ve Bosna arasında köprüler yeniden kuruluyor
Her ne kadar Osmanlı 1878 yılında Bosna topraklarından çekilmek zorunda kaldıysa da ruhu, gölgesi hep bu topraklarda oldu. Belki yüzlerce yıldır toprağında uyuyan fanilerin kabirlerinin üzerinde nazlı nazlı sallanan servi ağaçlarında, belki okunan akşam ezanlarında, belki de eski camilerdeki şadırvanlardan su içen kumruların aksinin suya yansımasında… Biliyoruz ki Osmanlı, Müslüman Boşnak halkından hiçbir zaman vazgeçmedi. Sadece içi kan ağlayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Saraybosna Yunus Emre Enstitüsünde sohbet etme imkânı bulduğumuz Saraybosna Tarih Enstitüsü Tarih Uzmanı Sedad Bešlija ile Saraybosna'da Osmanlı tarihi üzerine bilimsel araştırma yapan uzman tarihçilerin kurduğu Osmanlı Araştırmaları Merkezi'ni ve Balkan topraklarında Osmanlı'yı konuştuk.
Osmanlı Araştırmaları Merkezini kurdunuz. Bosna Hersek'te böyle bir ihtiyaç nasıl doğdu?
Dr. Bešlija: Osmanlı araştırmalarını yürütecek, neticelerini kamuoyuna ve topluma tanıtıp yayma hedefini üstlenecek bir merkezin kurulması elzemdi ve 2015'te temelleri atıldı. Merkezin kurulması ilmî araştırmalar ve referanslar açısından bakıldığında yaşadığımız küreselleşme sürecinde gerekliydi. Saraybosna'da Osmanlı Araştırmaları Merkezi'nin kurulması, Bosnalı tarihçilerin de Osmanlı Devleti tarihini incelemesine katkı sağlayacaktır.
Osmanlı'yı araştırmak Bosnalıların en doğal hakkı
Balkan topraklarında Osmanlı'ya bakış açısı nasıl?
Dr. Bešlija: Osmanlı tarihi bu coğrafyada en az tanınmış, fakat en fazla karartılmış ve nefrete kadar varan önyargılarla yazılmış bir tarihtir. Osmanlı bunu hak etmiyor. Dolayısıyla, resmi kurumlar dışında böyle bir merkezin olması gerekiyordu ve biz de bu fırsatı değerlendirmiş olduk. Bosna tarihinin yarısını kapsayan Osmanlı dönemini araştırmak, Bosnalıların en doğal hakkı.
Bosna Hersek'te Osmanlı tarihi hakkında nasıl çalışmalar yapılıyor? Özellikle akademik çevreler bu konuda nasıl çalışıyor?
Dr. Bešlija: Osmanlı algısı derin bir konu olmakla birlikte, tarihçilerin kendi kimliği, unsur belirleyici konum oluşturuyor. Osmanlı dönemi algısı da özellikle Balkanlar'da çoğu zaman bu şahsî kimliğe bağlı kalıyor.
Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar. Üç ayrı millet ve tarihe üç ayrı bakış açısı diyebilir miyiz?
Dr. Bešlija: Evet. Sırp tarihçiler 20. asır boyunca üzerinde durdukları “Beş asır Türk zulmü” mitolojisine devam ediyor. Hırvat tarihçiler o kadar açık olmasa da Osmanlı dönemini baskıcı ve sınırlayıcı bir dönem olarak ele alıyor. Boşnak tarihçilere baktığımızda yine Osmanlı algısı ideolojilerine bağlı. Bu bağlamda daha çok İslam'a gönül vermiş olanlar Osmanlı'nın olumlu dönemlerini öne çıkartıyor. Diğerleri ise daha çok çöküş dönemine vurgu yapıyor.
Tarihten ibret alınmalı
İç savaşlarla büyük yıkımlar geçirmiş bu topraklarda tarihten ilham alınacak olsa belki de sorunlar çözülür, öyle değil mi?
Dr. Bešlija: Sadece tarihin gerçeklerini ortaya koyup onlardan ibret alınsa, Balkanlar'da yaşayan milletler bir yere varabilir. Aksi takdirde tarihin kara yönünden hiçbir zaman kurtulamazlar. Bunun ne kadar tehlikeli olduğuna dünya, 1992-1995 arasında Bosna'da ve 1999'da Kosova'da şahitlik etti.
Sırp ve Hırvatların tarihi farklı
Ders kitaplarında Osmanlılar yani Türkler nasıl algılanıyor? Gençlerde veya öğrencilerde bu konu da nasıl bir kanaat hâkim?
Dr. Bešlija: Genelde ders kitapları Bosna'da üç farklı tarihi yansıtıyor. Her millet Osmanlı'yı kendi egosantrik dünya bakışlarının ölçümlerine göre değerlendiriyor. Belki en iyi durumda olan Boşnak ders kitapları. Ancak bilimsel ve objektif bir perspektifin oluşturulması açısından, ders kitapları zehirli bir ortamda üretildikleri için bu tuzağa yakalanabiliyorlar. Bunu aslında Sırp ve Hırvat tarih yazımı etkiliyor. Ekseriyeti Sırp ve Hırvat olan okullarda genelde Osmanlı'yı; “düşman” ve “işgalci” sıfatlarıyla anıyorlar.
Türk dizilerinin Bosna'da da seyredildiğini biliyoruz. Yansımaları nasıl oluyor?
Dr. Bešlija: Dizilerin kültüre etkilerini biliyorum, görüyorum. Bir zamanlar Bosna'da Latin Amerika'dan satın alınmış diziler yaygındı. Özellikle gençlerimizin giyiminde etkili olmuştu. Şimdi ise Türk dizileri. Bence en etkili tarafı Türkçe'nin yayılması. Bu da Bosnalılar için olumlu bir şey.
Türkiye artık Bosna'yı terk etmemeli
Türk dilini, edebiyatını, sanatını, kültürünü, tarihini tanıtmak ve öğretmek adına Türkiye'den beklentileriniz nelerdir?
Dr. Bešlija: Türkiye artık Bosna'yı hiçbir zaman terk etmemelidir. Ecdâdını unutanlar, kaynaksız ırmağa, köksüz ağaca benzerler. Biz, ortak kültür ve tarih mirasının canlandırılması için çalışıyoruz. Bu noktada da bizden desteğini esirgemeyen Yunus Emre Enstitüsüne teşekkür ediyoruz.
(http://m.milatgazetesi.com/fatih-in-ahidnamesi-nin-karsisinda-haber-86635)